Geleceğe Dönüş

Geceler uykuyu çok gördü bana hep. Sevemedim geceleri. Mutluluğumda mutluluğumu uykuya teslim etmek istemedim diye uyumadım; mutsuzluğumda dar geldi yatak, uyku tutmadı. Barışık değiliz. Akşamlarsa "Sunumu sen yapacaksan bizim gruba gel" diyen sınıf arkadaşı kadar menfaatçi.
Yeteneğin var denmesi iltifat değil, emeğime hakaret benim için. Ne tuhaf şey okumak... Az iş olunca hemen biter deyip de başlamıyorsun da çok olunca da işler yetişmiyor ya. Pratik isteyen işlerin bilimine kırgınım.
Yaparsın sen de denmesin artık. Mecbur olunca her şeyi yapıyor insan. Mecburiyetin esaretine küfrü çok görüyorum. Etmeyelim hiç küfür. Burada en çok da "Onun da dediği gibi" denmesini sevmiyorum. İngilizce kurduğum her cümle yalan geliyor, içime sindiremiyorum. Rica ediyorum sözlerimi kanıt göstermeyin.
Sıfırın altında derecelerde hüzün yanıyor içimin sobasında. Buna rağmen ellerim üşüyor. Karın üstünde köyden okula yürüyen çocuğun elini tutmak istiyorum memlekete gidip. Sıcak havada kahkahalar atan eski sevgilinin yüzü buzlu cam arkasında gibi şimdi. Ne isimler bir anlam ifade ediyor, ne bir hatıra gelebiliyor gözlerimin önüne. Soğukta ağır ağır yürüyen insanların yaşındayım kaldırımlarda. Montun kabarıklığından rahat hareket edemiyorum.
Kasım yakın... Doğum günüm yaklaşıyor, ne çabuk geçti çeyrek asır? Yaz da gelir: Nişan-düğün davetiyeleri. Garipsiyorum, evlenmeyin artık. Ya da bende birini istemeye geleyim. Bu ne biçim kahve, böyle kahve yapan biriyle evlenemem diye kalkıp gideyim. Her şeyden önce, kahve seviyorum. En çok da gözlerinin kahvesini… Ege'de bir köy kahvesinde aç karnına simit peynir yanına demli çay kadar hem de. Biliyorsun: Burada simit de yok sen de. Bugün geleceğe döndüm, yine seni seviyorum...

Geleceğe dönüş tarihi: 21 Ekim 2015

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Keyifsiz

Unutulmaz

Mezuniyet